21 Nisan 2010 Çarşamba

Geçer

Geçer...
O da gelir, o da geçer. Dert ararsan çok hayatta. Aramasan da bulur zaten seni. Sen mutluluğu arayacak, bulduğunda da kovalayacaksın. Malazgirt bitsin, Kurtuluş Savaşı kazanılsın. Sonra... Bitmez ki hayattaki savaşlar, yetmez ki insanı doyurmaya pişirilen aşlar. Sen her savaşı kazan ve hep bekle içi yemek dolu bir kazan.
Olmaz...
Kazanır, kaybedersin ve bir şeylerden hep öyle vazgeçersin.

16 Nisan 2010 Cuma

Nasılsın?

Cevabı hiç verilmeyen bir sorudur bu 'nasılsın'. Her daim iyi olunduğu belirtilerek geçiştirilen ve sorana nasıl olduğumuzu sorduğu için üstüne bir de teşşekkür edilen tek kelimelik cümle. Aslında herkes için başka başka hallerde cevabı vardır da hiç kimse onu açığa çıkarmaz, çıkaramaz ve sadece 'iyiyim' der. İşin garibi kötü olsa bile öyle der. Neredeyse hayata son kez bakmakta olan birine sorsanız bile, vereceği cevap yine tek kelimelik bu anlamsız cümledir.

Bu sorunun bir de çoğul hali vardır ki her seferinde içimde onlarca replik kurup, hiç birini kullanamamanın üzüntüsüne rağmen ben de iyiymiş gibi yaparak soruyu beklenen cevabı ile karşılayıp teşşekkürlerimi ilettikten sonra sorarım; "siz nasılsınız?". Kişilik bölünmesi yaşayan ruhuma yöneltilmiş gibi hissetmeme yol açan bu soruya, "Nasıl mıyız? Anlatalım da dinleyin.." diye başlayarak devam etmek istiyorum bir gün.

-Devam edecek-