30 Mart 2010 Salı

Çalsan Ne Yazar

Güzel şeyler çal be dostum bu sefer. Her melodi hüzne götürmesin bizi artık. Bırak parmaklarını, tut dilini ama ritmin de kaçmasın yine efkara doğru. Neşeli bir parça olsun repertuarından seçtiğin ya da doğaçlama uyuduruver kendin. Sözleri içimizi acıtan şarkılardan sıkılmadık. Onlar bizim her daim. Sadece bu seferlik olsun kapanmasın gözlerimiz. Kesilsin ayaklarımız yerden müzikle beraber. Eşlik eden ruhumuz olsun ona, göğe doğru...

Her tınısında ayrı bir tat var bu hayatın ve sevdiklerimiz kadar kulaklarımızı tırmalayanlarda var elbet. Sen sevdirdiklerinden çal bu sefer biz eşlik edelim; kah başımızı sallayarak, kah tempo tutarak. Sen çal kendi kendine; kah bizi geçmişe saplayarak, kah geçmişi hepten unutarak...

17 Mart 2010 Çarşamba

İndi-Bindi

Hayat bir 'mini düş' , indi-bindi bir kaç yüz...

15 Mart 2010 Pazartesi

Çamur

Çamura bir kere battıktan sonra yapacak bir şey yoktur. Bir an önce çamurdan çıkıp temizlenmenin yoluna bakmak, ayakkabıya üzülerek çamurun içine oturup ağlamaktan daha iyidir sadece. Üstün başın kirlenmiş, moralin bozulmuş olsa da ayaklarına bakıp çamuru bir de hafızana kazımak yerine ileriye bakıp devam etmek gerekir. Üst baş da temizlenir, moraller de tazelenir. Çamur da kurur kalmaz güneş açınca. Giden ayakkabı olur belki sadece, ona da ihtiyacımız var mı sence?

7 Mart 2010 Pazar

Karşılaşma

İşten çıkmışım, şirketin oradaki üst geçitteyim. Ben merdivenlerden iniyorum, o ufaklıksa çıkıyor. Muhtemelen benim gibi o da evinin yolunda. Öyle bir çıkışı var ki merdivenlerden sanki peşinden kovalayan var. Ben ise yedi sekiz saniye önce öte taraftan çıktığım için ağır aksak iniyorum aynı yerden. Ortasında buluşup yan yana geldiğimizde okuyabiliyorum yüzündeki manasız heyecanı. Okulda mı olmayı seviyordur, evine dönmeyi mi diye düşünüyorum kendi kendime. Nedir onu böyle hızlıca eve varmak için güdüleyen? Merdivenler bitiyor, aksi istikametlerde devam ediyoruz. O koşa koşa, ben anca adım adım.