21 Aralık 2009 Pazartesi

Obsesif Hareketler Bunlar

Benimkiler beyaz ama aynen bu şekilde üst üste duruyor çekmecemde. Bir tarafta kollular, bir tarafta kolsuzlar. Havanın sıcaklığına göre en üsttekilerden birini seçip geçiriveriyorum boynumdan. Eve yürüyerek döndüğüm için terlemişsem yenisiyle değiştiriyorum, yoksa sabaha dek sırtımda taşıyorum onu ve sabah duş aldıktan sonra bir yenisi alıyor eskisinin yerini. Temizler üst üste sırasını beklerken, kirliler sepette kucak kucağa birikiyor.
Birikenler yıkanınca katlanıp azalmış temizlerin üstüne yerleştiriliyor. Sonra döngü aksamadan devam ediyor. Fanilalar ve atletler yıkanıp paklanıp çekmeceye diziliyor. En altta kalan bir kaçına sıra gelmeden diğerleri eskiyip duruyor böylece. Hep en üstteki çekilip çıkartıldığı için sıra hiç alttakilere gelmiyor bir türlü. Misal on atlet varsa bunlardan ilk beş altı tanesi haftada bir çalışan çamaşır makinesinin içinde dönüp duruyor. Diğerlerinden bir iki tanesiyse anca ayda bir görüyor hem benim hem de makinenin yüzünü.

Sonra aynı şey mutfakta da oluyor. Bardakları yerine dizerken mutlaka arka sıralarda kalmış henüz kullanılmamış olanlar göz kırpıyor insana. Tabaklar desen öyle. Evde iki kişi olduğumuz için minimum altılı olan takımların altıncısını nadiren kullanabiliyoruz. Hele on iki parça olan yemek takımlarının 12.sinde siftahımız yok belki. Tuş vaziyetinde duran kaşıklar, nakavt olmuş çatallar... Üzerlerinde eskiyenleri taşıyorlar sadece. Ömürleri sıra beklemekle geçip gidiyor.

Hayat da böyle işte. Sırası gelemeden geçip gidenlerle dolu. Biz önceliklerimize yer verirken, yetişemediklerimiz bekleyip duruyor uzanacak bir elin onları çekip çıkarmasını. Bu uzun zamandır gidilemeyen bir yer, dinlenemeyen şarkı, izlenemeyen film, okunamayan kitap olduğu gibi görülmeyen biri de olabilir. Ailemizdekiler ve dostlarımız bizim iç çamaşırlarımız gibidir. Her gün mutlaka bizimledirler. En çok onlara ihtiyaç duyarız ve herkes için bu böyledir. Bizi sarar sarmalar ve güvende hissettirirler. Koruyucudurlar. Kıyafeti bin bir çeşit insanlar olsa da hepsinin içlerinde mevcuttur. Arkadaşlarımız da su içtiğimiz bardaklar gibidir. Kimi zaman dolu bir bardak su içer, bazen ince belli bir çay keyfi yaşarız onlarla. Ya da oranı birbirinden farklı alkol içeren kütlesi değişik bardaklar tutar ellerimiz. Çatal, kaşık ve bıçaklar da bizim yaşamımızı sürdürmemiz içen gerekli diğer şeyler gibi. Her biri bir başka lezzete ulaşmamıza vesile.

Neyi neye benzetirseniz öyledir hayatınızda. Her şeye ve herkese yer vermek imkansız elbette. Yine de sürekli üste veya öne koymaktansa alta, arkaya yerleştirdiğimizde atleti, bardağı ya da çatalı hayatta daha çok yer vermiş oluruz hepsine...

Hiç yorum yok: