14 Kasım 2009 Cumartesi

O Kadar Oldu Mu?

Dile kolay iki sene… İlk görüşümde inandım ve yanılmadığımı gördüm günler geçtikçe. İki seneyi devirdik ama doya doya birkaç gün geçiremedik peş peşe. Kimi zaman dakikalarla sınırlı istasyon görüşmelerimizle avunduk, kimi zaman haftalarca hasret kaldık birbirimize. Hep katlandık, dayandık. Çünkü kolay bulmamıştık birbirimizi ve her şeye rağmen değerdi. Kolay dökülmedi dudaklarımızdan “seni seviyorum” kelimeleri ve hiç bir zaman da kaybetmedi değerini.

Rengarenk dünyada siyah-beyazdık. Gülmeye çok alışık değil, hüzünle akrabaydık; ta ki birbirimizi bulana dek! Gülüp geçmeyi öğrendik ellerimiz kavuşmuşken, göz yaşlarımızı ayrılınca sildik. El ele göz gözeyken kaybolduk hayallerde, uyuyup da uyanmamayı istedik birlikteyken. Ve özlem; her zaman var olan. Bir türlü dindiremedik, yaz yağmuru gibi bastırdı hep, ıslandık sırılsıklam olduk, sen bana, ben sana sarılarak kuruduk. İçimizdeki çocuk oyun oynadı, gençliğimizin kanı kaynadı zaman zaman; ama genelde ağır ağır yürüdük. Belki ağır kanlı oluşumuzdan; hiç bitmesin istedik ya da bu yol, ondan.

Sen bendin, ben de sen aslında. Hayata aynı açıdan bakarken ikiye bölmüştü hayat bizi. Birimizi sen, birimizi de ben yapmıştı. Biz de hayatı böldük ikiye; beraber ve ayrı geçirdiğimiz zamanlar olmak üzere…

Ayrıyken yazacak, beraberken konuşacak çok şey var ve ben beraber olup bir ömür boyu konuşmayı yeğ tutuyorum. Onun için şimdilik müsveddesiz yazıyor ve sana geliyorum zarfın içinden olduğum gibi. Çünkü ben her zaman karşına da müsveddesiz çıktım; şekle aldanmadan özümüzü yaşayalım diye. Ayrı geçirmek çok zor bu günü ama hayat şimdilik önde, ne var ki önce “beraberliği” yakalamamız lazım! Sonra gerisi kolay. SENİ SEVİYORUM AŞKIM! YOLUMUZ AÇIK OLSUN…

15.11.2001

Bu satırları tek kalemde saman bir kağıda döktüğüm günü dün gibi hatırlarken, üzerinden sekiz sene daha geçmiş olması ve bu gece onuncu yıla gelmiş olmak ne güzel. Hayat isterse hep önde olsun, bize bu beraberlik yeter.

Hiç yorum yok: