9 Eylül 2009 Çarşamba

Yağmura Rağmen

Yağmuru kim sevmez? Trafikte sıkışıp kalan direksiyon başındakiler, yanından geçen arabanın sıçrattığı suyla üstü başı ıslananlar, şemsiyesiz yakalanıp ıslandıkça saçları kabaran ve bundan hoşnut olmayan bayanlar, elinde gazete taşıyanlar, arabasını yeni yıkatanlar, balkona çamaşır asanlar, açık tribünde maç izleyenler... Ben çok severim yağmuru. Direksiyon başında ya da yaya hiç farketmez. Bilakis ben çıkarım sokaklara sırf ıslanmak için. Arabadayken müziği kapatıp, arabanın üzerine düşen damlaların çıkardığı sesi dinlerim. Yürüyorsam yüzümü göğe kaldırır her bir hücreme temasını hissederim yağmurun. Kaçışan insanlara inat daha da ağır adımlarla yürürüm. Toprak kokusunu içime çekerim.

Evde pencereden izler insanlar çoğu zaman. Tıpkı televizyona bakar gibi yağmurlu sokaklara bakarlar. En yakın temasları yağmurun ıslattığı pencerenin iç kısmından buğulanan cama parmaklarıyla bir şeyler yazmaktır. Oysa ki üzerine bir çok şiir ve şarkı yazılmış bu doğa harikasına televizyondan izler gibi bakmaktansa ona dokunmak ve yüzünü okşamasına izin vermenin ne büyük bir keyif olduğunun farkında bile değiller. Açılan şemsiyelerin altında bir o yana bir bu yana kaçışır sonra da evden izlerler.

Hiç yorum yok: