3 Eylül 2009 Perşembe

Bisiklet

Bisiklet aldım kendime. İlk bisikletim yedi yaşında dayımın sünnet hediyesi Pinokyo modeliydi. Sonra ilkokul mezuniyetiyle babam sağolsun dönemin efsanesi kırmızı BMX geldi. Biraz büyüdükten sonra da ablam dağ bisikletine terfi ettirdi beni. İstanbul'da teker çevirmeye fırsat bulamayınca, trene koyup Eskişehir'e getirmiştim. Beş sene boyunca okula gidip geldim. Sonra İstanbul'a geri getirdik ama ne binen oldu ne de bakan. Apartmanın depo gibi bir kısmında çalındı mı ne olduysa farkına aylar sonra varabildik. Zaten askerlik, iş, evlilik derken bisiklete binecek fırsat olmamıştı.

Epeydir bakıp bakıp duruyordum yoldan geçen bisikletlere. Hani evde sahile yakındı aslında, 'alıp koysam bir kenara, binip sürsem ara ara' diye düşüne düşüne zaman geçip gitti. En sonunda kırdım zincirleri, bastım enter düğmesine ve internetten siparişi verdim. İki günde getirmişler kapıya teslim. İş yerine bisiklet getirtilmez diye kayınbiraderin muayenehanesini adres olarak vermiştim. O da şaşkınlıkla aradı beni teslim alınca. İş yerine getirlmez dedim ama benim işe de gelip gitme niyetim var aslında. Bir Queen şarkısı nelere kadir işte; "I want to ride my bicycle / I want to ride my bike / I want to ride my bicycle / I want to ride it where I like..."

Hiç yorum yok: