1 Ağustos 2009 Cumartesi

Yürüdüğüm Yollar

İşe yürüyerek gidip geliyorum uzunca bir süredir. Yıllarca serviste yarım kalmış uykularıma devam ederek vardığım işi değiştirdikten sonra evime yakın olan ofise araba ile gidişim ve yürüyüş sürem birbirine eşit olunca ben de yürüyüşü tercih ettim. Trafik insanı daha iş başı yapmadan strese sokan bir şey. Ondan kaçabilmek gerçekten hoş. Yürüyerek gitmenin ise ilginç yanları var. Mesela mutlaka saate göre evden çıkış ayarlansa da yollarda karşılaşılan insanlara göre de adımlar sıklaştırılabiliyor geç kalmışlık endişesiyle. Uzunca bir süre köşe başında sadece kafa selamı vererek servis beklediğim yoldaşlarımı artık göremez oldum mesela. Evden daha geç çıktığım için onlar çoktan servislerindeki yerlerini almış, kimi gazetesini okumakta, kimi kulaklıkla müzik dinlemekte, kimileriyse benim servis kullandığım dönemlerde yaptığım gibi yarım kalan uykularına devam etmektedir muhtemelen. Apartmanın bahçesinden çıkarken yine o yaşlı adamı görüyorum çeşme başında. Taşıyabileceği kadar bir pet şişeye su dolduruyor. Sonra köşe başındaki simitçiyi geçiyorum, camdan tezgahına taptaze simitleri dizmiş, kendi yanında getirdiği plastik kaplardaki peynir zeytini yiyor, muhtemelen bir gün öncesinden alınmış ekmeğiyle beraber. Işıklardan karşıya geçerken aksi istikamette kıyafetlerinden anlaşılacağı üzere biri güvenlik, diğeri kargocu olan iki kişi geliyor birbirleriyle sohbet ederek. Yoluma devam ederken bir ilkokulun önünden geçiyorum. Yürüyüşün en keyifli bölümü burası. Küçücük çocuklar, sırtlarında çantalar ile koşuşturuyor okula doğru. Bazıları ebeveynleri tarafından araba ile bırakılıyor okula, bazılarının ise elleri okulun bahçe kapısından içeri girerken bırakılıyor. Sabahın sekizinde top oynayacak enerji ancak o yaşlardayken bulunur zaten. Bir bağırış, bir çağırış. Ders zili çalana kadar gol atan kazanır.

Yürümeye devam ediyorum üst geçide doğru. Ben ve bir sürü kişi köprünün öte yanına geçerken, bir o kadarı da bizim geldiğimiz yöne geçiyor. Uzun boylu, diken saçlı çocuk tamam. Hep aceleci tavırlarla koşturan bayan, o da tamam. Kızını elinden tutarak okula götüren adam, hah köprünün diğer başında belirdi. Belli ki bugün o geç kalmış.

Devam edecek...

1 yorum:

Emel S. dedi ki...

İstanbul şartlarında iş yerinin yürüme mesafesinde olması hayaller sıralamasındadır eminim :) Blogunuz hayırlı olsun...